Amerİka Birleşik Devletleri


New York'tan Washington DC'ye: Ekonominin başkentinden siyasi başkente

22 Nisan 2012 Pazar, 6. Gün

Bugün New York’tan ayrılıp Amerika’daki ikinci durağımız, 4 saatlik mesafedeki başkent Washington DC’ye geçeceğiz.

Taşıt olarak mesafe kısalığından ötürü otobüsü tercih etmiştik. Amerika’ya gelmeden bir iki ay önce internetten biletlerini aldığımız Megabus firması ile seyahat edeceğiz. Alternatif firmalar var elbet. Üstelik ne kadar çok araştırma yaparsanız o kadar kafanız karışıyor. Çünkü her firmanın olumlu ve olumsuz hikayeleri var yorum sitelerinde paylaşılan. Seçmek kolay olmadı anlayacağınız. Çok önceden bilet alarak ücreti promosyonel 1$ olanlara denk gelmeniz de olası bu arada. Yalnız bizim alışkın olmadığımız şekilde otobüs ve trenler için bilet alırken koltuk numarası ile bilet almıyorsunuz. İlk gelen oturur mantığında bir sistem var.

Sabah 08.15’te otelin önünden geçen shuttle ile ( diğer firmaların olduğu gibi) Megabus’ın hareket noktası Port Authority’ye geldik. Bir gün öncesinden otobüsün nereden kalkacağını kontrol etmiştik elbet. 09.30’da kalkacak otobüs için erken geldik derken bir de baktık ki bir kuyruk oluşmuş. Meğer 09:00 otobüsünü bekleyenler de orada aynı kuyrukta duruyor. Belediye otobüsü misali kaldırım üstünde bekledik; üstelik durak yok ve hava yağdı yağacak. 09:00 otobüsü gelince sırayı ayrıştırdılar. Onun yolcuları ilerlerken, 09:30 u bekleyen bizler duvar dibinde beklemeye devam ettik. İnternetteki yorumlarda firmanın sıklıkla rötar yaptığını okumuştuk ama hiç de öyle olmadı.

Kalkışa 15 dakika kala otobüsümüz geldi. Bizden önceki seferde olduğu gibi bu kez de bizler ilerledik, bizden sonraki otobüsün yolcuları orada beklemeye devam etti. Otobüsün üst katında ilk sıradaki koltuklardan birine kurulabildik. Fekat emniyet kemeri çalışmıyordu :)

NY’ta yola çıkarken başlayan yağmur DC’ye yaklaştıkça artarak devam etti. Saat tam 14:00’te Washington DC Union Station varış noktasındaydık. Burası da aynı NY’un Port Authority’si gibi otobüs, tren, metro gibi bir ulaşım ağını birbirine bağlayan merkezi bir aktarma noktası. Epey dolaşarak metroya nereden binebileceğimizi keşfettik. Binanın yan kapısından çıkmak ve başka bir yerden girmek gerekiyormuş..Buradan aktarma yaparak iki metro hattı ile otelimize ulaşabileceğiz.

DC merkezindeki otellerin yine pahalı fiyatlar vermesi sebebi ile tek metro hattı ile görülebilecek yerlere ulaşımın sağlanabildiği, DC’ye komşu eyalet Virginia’nın, Rosslyn bölgesinde bir otel ayarlamıştık- yine aylar öncesinden. 10-15 dakika Rosslyn durağına yürüyüp, 15 dakika da yolculuk edip DC’ye ulaşabiliyorsunuz. Ancak otobüsten indiğimizde sağanak halinde yağan yağmur altında peşimizden irice bir bavul çekiştirmek ve ilk kez geçeceğimiz güzergahta kah sığınarak kah koşmaya çalışarak yol bulmak o mesafede zor oldu tabii. Otele girdiğimizde yağmurluklarımızdan su damlıyordu diyebiliriz. (otel seçimi yine başarılı..buzdolabı, ütü, mikrodalga, complimentary çay ve kahve, kettle mevcut) Otele girdiğimizde saat 15:00 olmuştu. Bu havada ne yapılır sorgulaması ile yarım saat geçmişti. Tüm müzeler normalde 17:30’da kapanacakken Smithsonian Enstitüsü’ne bağlı, bizim gitmek isteyebileceğimiz onlarca müze “ extended hours” dedikleri bir uygulama ile 19:30’a kadar açık. Fakat bizim otelden çıkmamız, metroya yürümemiz ve müzeye varmamız için aradan bir saat geçecekti. Kalan vakit de müze görülecek bir zaman aralığı değildi açıkçası. Hava da sağanak yağıştan ötürü etraf dolaşmak için uygun değil, o zaman akşam yemeği yiyecek bir yer arayalım dedik.

Otelde odalardan kullanılabilen kablosuz internet gayet başarılı. Hemen civarda, çok ıslanmadan gidilebilecek mesafede mekanlar araştırdık. Odada güzel bri restoran kitapçığı var. Ondan da faydalanarak 2-3 blok arkada Piola adlı bir İtalyan restoranında karar kıldık.

25-30 cm çapında standart boy pizza çeşitlemeleri var. Güzel ağırlandık.

Yemeğin ardından yine koşa koşa otele döndük. Otelin de kendi pizza işletmesi var ama dolaşmak adına yağmura rağmen Piola’yı tercih ettik. Pişman da olmadık.