Amerika Birleşik Devletleri


Genel İzlenimler

ABD, 2012

Yeme- İçme

Marketlerde şeffaf plastik tabaklarda dilimlenmiş meyve salataları, yeşil salatalar, mikro dalgaya verilmek üzere hazır mantarlar ve pratik atıştırmalıklar var. 

Kahvaltı mevzu bahis değil

Musluk suyu içilebiliyor; ama kokuyor. Bizim eski şebeke suları gibi. Dış basından ve karşı çıkan STK'ların tepkisinden bildiğime göre devlet şebeke suyuna, aslında zehirli bir madde olan ve insanı yavaş yavaş çürüten fluorid karıştırıyor. Kokuyu buna bağlıyorum. Biz şişelenmiş “doğal” su içtik.

Gelenek “önden bir içecek alır mısınız?” Artık öğrendim; siz söyleseniz de söylemeseniz de içeceğiniz her şeyde dev bardakları yarısına kadar buz dolduruyorlar.

Restoranlarda şişelenmiş su istemediğiniz sürece- yani, misal kafelerde/fastfood lokantalarında “fountain” denen aletlerden alırsanız, restoranda da “just water”- derseniz suya ücret ödemiyorsunuz.

Teknoloji ve İnternet Erişimi

I-phone çok moda. Herkes sokakta kulaklıkla dolaşıyor. Telefonda bu şekilde konuşanı da çok, müzik eşliğinde spor yapanı da.

Otellerde, çoğu çok katlı mağazalarda, merkezi ve işlek kafe ve restoranlarda, bazı açık park alanlarında, AMTRAK trenlerinin çoğu ve bazı şehirlerarası otobüs firmalarında wireless internet gayet başarılı ve ücretsiz.

Prizleri bizimkilerden farklı, çevirici bulundurmak gerekiyor

İnsanlık

Genel olarak müşteri hizmetleri, müşteri anlayışı çok başarılı. Müzelerde yahut metro gibi halkın yoğun bulunduğu bölgelerde görevliler sizi biraz aranırken yahut bir şeyleri anlamaya çalışırken görürlerse “Yardıma ihtiyacınız var mı?” diye yaklaşıyorlar.

Birilerine bir şey soracaksanız genelde sokaktaki insanlar sizi bir info desk’e gitmeniz konusunda yönlendiriyorlar. Sokaktaki insana bir şey sormak yerine daha hızlı bir cevap edinmek için etrafta böyle bir stand ya da görevli olup olmadığına bakabilirsiniz

Çevrecilik

Otobüsler ve arabalar artık büyük ölçüde elektrikli sisteme dönmüşler. Yol kenarı park alanlarında şarj noktaları oluşturulmuş. Bu sebepten gezdiğimiz hiçbir yerde (Manhattan dahil) hiçbir şekilde egzoz kokusu yoktu.

Her yerde çevreye duyarlılık ve geri dönüşümü destekleyen faaliyetler göze çarpıyor. Ancak tüm bu çabaya rağmen olağanüstü seviyede plastik atık oluşumu var. Kimse bundan rahatsız görünmüyor. Eli yüzü düzgün olsa bile, özellikle işlem hacmi yoğun olan kafeler, restoranlar ve oteller hiç bir şekilde porselen, çelik, cam gibi yıkanıp kullanılabilir türden servis vermiyorlar. Plastik kaşık, çatal ve bıçak, köpükten bardak ve kağıt+alüminyumdan tabak, ahşaptan çay kaşığı ve fütursuzca da kağıt peçete kullanıyorlar. Böylesi bir yerde sizin ortalama yemek sürenizde bu ortamın çöp kutusunda biriken çevreye zararlı atığı bir düşünün. Hatta Washington DC’de iş merkezlerinde yan yana duran döner kapı ile sabit kapı üzerinde şunu bile gördük kaç kez: “ Save energy; use revolving doors!” ( Enerjiden tasarruf edin; dönen kapıları kullanın). Bir tarafta emisyon hacmini hesap ederek araçları petrolden elektriğe çeviren ve tuvaletinde suyu ve sabunu çevreye zarar vermeyecek ölçüye getirecek otomatik algılamalı fıs fıs sistemine bağlayan bu dev ülkede çılgınca plastik atık ortaya çıkması bana çok çelişkili geldi doğrusu.

Boston’a gelene dek hoşuma giden bir şey de sokakta sigara içen çok insana rastlamamış olmaktı. Ancak Boston’da pek öyle değil. Duraklarda içmek, parklarda bazı noktalarda içmek yasak, ama çok uyulmuyor. Yürürken, dikilirken insanlar sigara içiyorlar. Aslına bakarsanız örneğin yine Washington DC’de şöyle ilginç yasaklar var: insanların dikilme ve sigara içme potansiyelinin olduğu özellikle bina kapılarına yakın görünür yerlerinde “Bu binanın 25 feet yakınında sigara içmenin cezası $US 350’dir”.

Ulaşım

Özellikle Boston ve Washington DC’de metro çok başarılı.

Hiçbir yer haritada göründüğü gibi olmuyor; mesafeler çok uzak.

Amerika’da gerek şehirlerarası otobüsler, gerek trenler ve uçaklar olsun hepsinde bir bagaj sınırı mevzuu var. Hem kilo hem boyut olarak belli ölçülere uymanız gerekiyor. Aksi takdirde ekstra bagaj için ödeme yapıyorsunuz ve hiç de az olmayabiliyor bunlar. Virgin America'da da check-in’e verdiğiniz her bagaj için 25$ ücret ödüyorsunuz. Bazı havayollarında 2. bagaj için ödüyorsunuz- bedel değişebiliyor. O yüzden internetten bilet alırken bu koşullara dikkat etmeniz gerekiyor.

Havaalanlarından şehir merkezlerine illa ki bir toplu taşımacılık var. Mesafeler uzak olduğundan taksi çok pahalı. Mutlaka bu halk yöntemlerini öğrenin. İhtiyaç duyulan her bilgi internette mevcut.

Tüm ara transfer ulaşımlarımızı henuz yola çıkmadan Internetten aldık.

Harcama

Oteller, mutlaka anlayacakları dilde bir resimli kimlik ( pasaport) ve kredi kartı istiyorlar. Olur da zarar ziyan verirseniz arkanızdan o zararı ödemek için kredi kartınızı kullanıyorlar. Hatta bazısında giriş yaparken kabul ediyorum diye önceden imza atıyorsunuz.

Müze kafeteryaları vasat ve pahalı. Bazı müzelerde şık, garson servisli ve ultra pahalı restoranlar da var. Üstelik tabağınız da neredeyse boş geliyor.

Marketlerde raflarda ve etiketlerde gördüğünüz fiyatlar KDV hariç fiyatlar.

Macy's gibi büyük mağazalarda "yabancı/ziyaretçi" indirimleri oluyor. Pasaportunuzu görmek istiyorlar, kaç gün kalacağınızı soruyorlar. Karşılığında da o kadar süre ile geçerli indirim sağlayan kuponlar veriyorlar.

Nasıl bir tutkalı var bu ülkenin bilemedim; bin çeşit insan yaşarken, bu insanlar kendi dillerini ve kültürlerini yaşadıkları ve vatandaşı oldukları ülkenin dilinden önce benimseyip yaşarken nasıl bir birleşik devletler oluşturulabiliyor...