İtalya

 

İtalya Hakkında Bildiklerimiz, Bildiğimizi Sandıklarımız ve saire...


Bir kere şunu baştan kabul edin ki İtalya'ya gidip döndükten sonra dimağınızda yılların birikimi ile şekillenmiş İtalya imajları yıkılacak, bambaşka bir İtalya imajı ile hayatınıza devam etmek zorunda kalacaksınız. Merak etmeyin, bu durum "uyanmak" adına iyi bir şeydir. 

Belki de buna bir haftalık bir gezi ile karar vermek pek doğru olmaz ama hani bir de ilk izlenim dedikleri şey vardır ya...hani bir de elektrik alma meselesi...hani bir genel değerlendirme... 

Her şeyden önce, benim görebildiğim kadari ile, İtalya, doğa, tarih, sanat üçgeni ile sarmalanmış, demlenmiş kültürel değerleri olan, çok güzel bir Avrupa ülkesi. Coğrafi konumunun tüm avantajlarından tam kapasite faydalanabilen ve bunu maddi kazanca çevirebilmiş bir ülke. Tarımı, sanayii ve turizmi dolu dizgin giden bir ülke... 

Gelelim neden İtalya'nın bildiğimiz İtalya olmadığına....İtalyanlar o kadar da sıcak kanlı, Akdeniz insanı , hani şu bize benzer tipte adamlar değillermiş meğer. Başta şunu ayırdedelim ; genelde haberlerden takip ettiğimiz Kuzey İtalya -Güney İtalya geçimsizliği aslında siyasal olmaktan öte, temelinde insanlarının bölgesel ve karakter farklılıklarının yattığı bir sorundan ortaya çıkıyormuş. Kuzeye göre Güney insanı nispeten daha sıcak kanlı, misafirperver, daha bir duygusal, daha bir tembel, hayatından keyif alma hissiyatı ağır basan insanlarmış. Kuzey İtalya insanı da daha bir Kuzey Avrupa insanı özelliklerine sahip, soğuk, yüzünden düşen bin parça, kaba ve mesafeli , hesapçı, disiplinli adamlarmış. Her ne kadar kuzey ve güney olarak siyasal haritada Po Nehri ile yarılsalar da anlayış olarak Roma ve Napoli ile ayırıyorlar. Roma'dan kuzeye doğru Kuzey olarak, Napoli'den güneye doğru güney İtalya olarak ayrılıyor. Sözün özü, önünüze gelen her İtalyanı sıcak Akdeniz insanı olarak düşünmeyin. 

Turizmden yıllar yılı öyle bıkmışlar öyle bıkmışlar ki sanki otelciliği silah zoru ile yaptırıyorlar sanıyorsunuz. Otellerde Türkiye'deki yıldız kavramını , misafirperverliği, bırakın açık büfe kahvaltıyı, beyaz peyniri, zeytini, dilediğiniz miktarda ekmeği bulmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Hani biz İtalya bir Akdeniz ülkesi olarak zeytin üreticisi bir ülke diye biliyoruz ya, kahvaltıda en azından bol bol zeytin yemeyi düşünüyoruz. Oysa, en büyük hayalkırıklığını da kahvaltı masasında yaşıyorsunuz. İngiltere'de en azından meyve oluyor, burada ise her şey adam sayısına göre. Peyniriniz, reçeliniz, balınız ve krosanınız bir adet. Tek çeşit mısır gevreğini de unutmayalım. Bir de 2 parmak kalınlığında tuhaf bir bisküvi veriyorlar. Çay bir rezalet, ama kahve bunun boşluğunu doldurur nitelikte. İşte bu sebepten seyahatiniz boyunca ağız tadınız bu çayı içmeyi reddedeceğinden en fazla 2-3 gün sonra çay özlemi ile yanıp tutuşuyorsunuz. Meğer ki İtalya'nın kendi halkında da bir kahvaltı kültürü yokmuş. 

Bu hizmet kalitesizliği ile birlikte burada şahit olduğunuz ya da olacağınız turizm patlaması insanı rahatsız ediyor. Turizm politikasının bir parçası olarak aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyorum: 

- Sokaklarda bank yok; yorgunluktan bir kafeye girip masada oturmak mecburiyetinde hissediyorsunuz.Esnafa para kazandırıyorsunuz. 

- Otel odanızda durmamak için can atıyorsunuz. Dışarı çıkmak demek bir anlamda tüketmek demek.Esnafa para kazandırıyorsunuz.

- Bizdeki otellerde olduğu gibi "her şey dahil" vb kavramlar yok. Kahvaltıda doymadığınız için öğlene kadar atıştırmak üzere mecburen abur cubur mukabilinden bir takım yiyecekler alıyorsunuz. Esnafa para kazandırıyorsunuz. (Tabii gözü açık İtalyanlara para kazandırmak istemeyen daha uyanık bazı "turdaşlarımız" 2 bavul ile gelerek birini tamamen yiyecek doldurup bu tip bir meyillenmenin önüne başarı ile geçmiş, ancak iş hatıra ve giyim alışverişine gelince parayı kıymadan harcamıştır)n

- Yemekler menüde ne yazıyorsa, oyle sunuluyor. Hani bizdeki gibi Adana ya da Urfa Kebabın yanında bir kaşık bulgur pilavı olsun, balığın hemen yanına roka , marul soğan iliştirilsin, yok öyle şeyler. Salatını parasıyla isteyeceksin. Pilav mı? Ayrı sipariş edeceksin.Esnafa para kazandıracaksın. Eskaza bir yaprak marul mu koymuşlar, genelde yıkanmamış oluyor, dikkat!

- Porsiyonlar restorandan restorana değişiyor. Ne büyüklükte bir tabakta sunulacağını sormanız bence garip kaçmayacaktır. Biz bir-iki yemekten sonra bunu yaptık. Yemeklerin hazırlanış süreleri uzun olabildiği için , ikinci bir yemeği sipariş etmektense masadan aç kalkmayı da düşünebilirsiniz.Örneğin spaghetti ve şehriye türevli yemekler bol kepçe gelebiliyor. Sadece bu yemeği ve belki bir salata alarak pekala doyabilirsiniz. Midye ve ahtapot yemek konusunda probleminiz yoksa deniz ürünlü spaghettiden mutlaka tadın.

- Klasik profesyonel garsonların hizmet ettiği restaurantlardan ziyade trattoria dedikleri ufacık, aile işletmesi olan yerleri tercih edebilirsiniz. Hem daha sıcak insanlardan hizmet alırsınız, hem yemekten memnun kalırsınız, hem de garanti değildir ama daha uygun fiyatlı olabilir.

- Siz İngilizce konuşurken karşınızdaki İtalya'nın sizin kendisine aktarmaya çalıştığınız şeyleri anladığını sanabilirsiniz. Ancak büyük olasılıkla kendi anlamak istediğini anlıyor olacaktır. Daha açık ifade ile, demek istediğinizi anlamayacaktır:)

- İtalya gibi turizmin her mevsim canlı olduğu bir ülkede saat 15:00-18:00 arasında yemek servislerini durdurmak gibi değişik bir huy var. Öğlen yemeğiniz bu aralığa denk gelecek ise akşam yemeğine kadar bir sandviç ile idare etmeyi öğrenmeniz gerekecek. Böyle bir durumda bir restoran aramaktan vazgeçmenizi, zamanınızdan ve enerjinizden tasarruf ederek ilave yorgunluk yaratmamanızı öneriyorum.

- Kahvaltıdan aç kalktığınız ve öğlen yemeği saatinizi geçirdiğiniz için mecburen çantanıza attığınız takviye bisküvi ve meyveler ile idare edeceksiniz, değil mi? İşte bu elzem gıda ürünlerini, yani meyve, bisküvi, süt, su, meyvesuyu , vs. ihtiyaçlarınızı sokaklardaki seyyar araçlardan değil de gezerken illa ki bir sokakta önünden geçeceğiniz marketten alın. Hem daha sıhhi hem de ucuz oluyor. Aksi takdirde bir tabak yemek fiyatına bir paket bisküvi alabiliyorsunuz. 

- Restoranda "Mineral water" diye getirdikleri pek bizim gazlı sodalardan degil. Ağzımızın hiç de alışık olmadığı türden gazsız soda düşünün. İşte öyle bir su kocaman bir şişede geliyor. O yüzden pek tavsiye etmiyorum

- İtalya'da her yerde "Baby Yoghurt/Yogurteria" diye küçücük dükkanlar var. Yayaların bol olduğu yerlerde hemen kadırım önlerine açılan kapıları ile ayaküstü gelen geçen insanlara satış yapıyorlar. Sattıkları çok güzel bir ürün. Yoğurt ile sade dondurmayı karıştırıyorlar, bildiğiniz Kanlıca yoğurduna benziyor. Mini, medium, grand diye adlandırdıkları boyutlarda kaplara koydurtabiliyorsunuz. Üzerini de bizim kumpir süslemesine benzer şekilde meyveler ile donatıyorsunuz. İstediğiniz meyveyi seçip koydurabiliyorsunuz. Seçtiğiniz büyüklüğe göre ücret ödüyorsunuz, malzemeye göre değil. Naçizane tavsiyem adım başı denk geleceğiniz "gelateria"(dondurmacı) lardan dondurma almak yerine bunu yemeyi tercih edin. Hem lezzetli, hem de yoğurt yani.

- Çay, zeytin, beyaz peyniri özleyeceksiniz dedik de çorbadan bahsetmek aklımıza gelmedi. Biz ailecek çorbaya düşkünüz. Neticede özledik ve bir kere teşebbüste bulunduk. Bir deneme ile size ne söylesem yanıltıcı olacağından bize olanı söyleyeyim, yer misiniz yemez misiniz size kalmış. Ben mantarlı bezelyeli bir çorba aldım (2 seçenek vardı); içine kızarmış ekmek bandırılmış , mantar suyuna püre edilmiş bezelye lapası geldi.

- Özel okulu ve özel hastanesi olmayan İtalyanlar biz bilmesek de baraj, karayolu, gemi yapımı ve yatçılıkta çok ileri bir milletmiş. Otomotiv konusunda detaya girmeme gerek bile yok. Yemediklerinden olsa gerek yılda 60 milyon ton zeytinyağı üretirlermiş. Demir-çelik fabrikaları, tekstil imalatı olduğu kadar tekstil makinaları, mermer+ granit işçiliği, mobilya sektörü, ayakkabı ve mücevher konusunda dünya çapında ünlenmiş bir ülke.

- Vallahi çok alakasız olacak ama bir güzel kanun çıkartmışlar ki yazmadan edemeyeceğim. Duyduğumda "darısı ülkemin de başına" demeden edemedim; tüm kapalı mekanlarda sigara içmek yasaklanmış. Yani "sigara içilen kısım " durumu dümdüz edilerek kapalı alanlarda her yer sigara içilmez bölge ilan edilmiş.

- Rehberimizin ilettiğine göre şehirlerarası otobüs yok, ulaşımları tren ve uçak ile sağlıyorlar. Otobanda birisi kazada ölürse çiçek bağlıyorlar anmak için. Gerçekten günlerimizin epey bir kısmı yollarda geçtiğinden banketlerde demet demet çiçekler bağlandığını gördük.

- Motorsiklet kullanımı çok yaygın. İşe giden kadınlar ve erkekleri o şık kıyafetler içinde motorları üzerinde görmek ilginçti.

- İçki kültürü; önce aperatif alınırmış. Yemekle şarap, sonrasında da hazmettirici olsun diye 75 derece alkollü içkiler tüketilirmiş???

- Her şehrin kendi dili varmış. 1871'de İtalyan birliği sağlanınca Floransa İtalyancası ortak italyanca olarak kabul ediliyor, zira onların grameri en düzgün olanmış. Ama yine de her şehir kendi dilini de biliyormuş diğer yandan.

Şimdiiiiii, seyreyleyin İtalya'yı bir de benim gözüm ile.....