Napoli, Pompei
POMPEİ
Tüm Yunan şehirleri İ.S. 1 yy'da Roma hakimiyetine geçer. Romalılar her yerde olduğu gibi bu yerleşimi de büyütüyor. Deniz ticareti zenginleşiyor. Zeytinyağı, şarap satıp değerli taşlar alıyorlar. Diğer deniz ticareti yapan şehirlerden burayı farklı kılan bazı şeyler oluyor. Burası bir eğlence ve sosyal hayat mekezi oluyor. Denizcileri buraya çekecek, eğlendirecek her şey düşünülüyor. Her zevke hitabeden randevuevleri, olimpik müsabakalar, tiyatro, vs..Roma'nın yaratttığı ama aynı zamanda kıskandığı tek şehir olup çıkıyor.
M.S. 62'de Pompei çok yıkıcı bir deprem atlatıyor. 2-3 bin kişinin öldüğü söyleniyor. Durum vahim olunca Roma'dan yardım istiyorlar, ancak Roma bu talebe yanıt vermiyor, yardıma gitmiyorlar. Pompei halkı tanrıları yeterince memnun edemediklerini düşünüp ilk önce tapınakları ayağa kaldırmakla başlıyorlar.
Çok geçmez, M.S. 79'da, 1300 metrelik Vezüv 1,5 km çaplı kraterinden lav akıtır. Hali vakti yerinde olanlar kölelerini eve bağlarlar, yeniden döneceğiz nasılsa diyerek. Ancak yayılan ağır gazdan insanlar ölür. Daha sonra ateş topları atmaya başlar Vezüv. Dağ günlerce kül atar. Pompei nihayetinde 12 metre kül altında kalır. En yüksek binası 7-8 metrelerde kalan şehre ait hiç bir yer görünürde kalmaz. Asırlar geçtikçe unutulur gider. Mineralli toprak bol bol ot yetişmesine sebep olur. Alan iyiden kapanmıştır. Ta ki 17 yüzyıl aradan sonra bir çoban tarihi bir esere rastlayana kadar...
Pompei'de kazılmamış yerler var, onları da daha iyi koşullarda çıkartıp aynı şekilde koruyabilsinler diye yeni nesillere bırakmışlar. Bugün görünen kısmı yeterince fikir sahibi ediyor insanı. Pompei'nin hikayesi kiliseye yaramış. Halka Pompei insanının sapkın yaşam tarzından dolayı tanrı tarafından cezalandırıldıkları aktarılmış, yandaş toplanmaya çalışılmış.
Pompei'yi görenlerden hep şunu duyarız, taşlaşmış cesetler. Birincisi, bunları bol miktarda göremiyorsunuz. İkincisi taşlaşmış görüntünün sebebi lavdan ziyade ortaya çıkartılma şekillerindendir. Külün altında kalan cesetler ya da eşyalar çıkartılmaya çalışırken doğal olarak toz gibi dökülüp dağılıyorlar. Bunun üzerine Cesedin ya da eşyanın etrafı dayanıklılık noktasına kadar traşlanıp kalıp olarak çıkartılıyor. Bu kalıplarda delikler açılıyor ve içine özel bir tür güçlü sıva damlatılıyor. Bu sıva içerideki nesneyi dağılmadan tutuyor.
Pompei'yi gezdikten sonra Napoli'ye gidip Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Pompei yaşamına ait detayları mutlaka görün. Bence o müzeyi görmeden Pompei'yi gördüm de demeyin.
Napoli Milli Arkeoloji Müzesi, yol boyunca uzanan diğer yüzlerce yıllık binalardan kesinlikle ayırdedilemediğinden oraya vardığımızı ancak elimizdeki haritadan anlayabildik. İlerlerken Napoli'nin tarihi yüzüne yılarca çivi çakılmadığını gözlemledik. Bu tarihi yapılar ortaçağ köhneliğinde, is-pis içinde. Kiliseler bile bağış döndürdükleri halde korkunç haldeler. Civardaki sokaklarda çöpler adam boyunu aşmış. Yollarda korna sesleri ve polis sirenleri birbiri ile yarışıyor. Ama içeri girince dışarıdaki tüm çirkin ve esttikten uzak şeyleri bir anda unutuyorsunuz. Bu müzede Pompei ve Herkülaneum'dan getirilebilen mozaikler, heykeller ve büstleri barındırıyor. Ayrıca Mısır koleksiyonu da var, ama özel olarak Pompei'nin kalbi burada atıyor. Bu müzeyi gezince Pompei bir anlam kazandı gözümde. Şehir baştan aşağı yağlıboya tablo güzelliğinde mozaiklerle bezeliymiş meğer.
NAPOLİ
Özetle Napoli;
- Roma arası 2 saat,
- Genel görüntüsü bakımsız, hırpane olan, ama yükseklerine çıktıkça zengin insanların da yaşadığına şahit olunan bir şehir,
- İtalya'nın en kirli ve nüfusu yoğun olan şehirlerinden,
- İtalya insanının Kuzeyli- Güneyli diye ayrıldığı sınırlarını belirleyen şehir (Napoli Güney''e başkanlık eden şehir),
- İtalya'nın yaramaz çocuğu olan şehir: kasksız motorsikletlilerin gezdiği , sokakarında çocukların top oynadığı tek şehirmiş. Emniyet kemeri takma zorunluluğu getirildiğinde daha o hafta beyaz üzerine siyah emniyet kemeri desenli T-Shirtlerin piyasaya sürüldüğü ve peynir ekmek gibi sattığı bir şehir.
- Arabalarına kasko yaptırmadıkları için sürekli çarpılmış ve hasarlı araçlarla dolaşan ve hatta yeni araba alan komşusunu da elinde çekiç kaportasına ilk darbeyi indirerek hayırlamak gibi tuhaf bir geleneği olan şehir.
- Zaman zaman internette elektronikposta ile dolaşan cafe suspeso geleneğine hala sadık bir şehir; adam cafeye girer, 2 kahve söyler; birisi orada içmek için, diğeri de askıya asmak için. Parası olmayıp kahve içmek isteyen fakirler ücretsiz kahve içebilsinler diye..Bu gelenek hala sürüyormuş..
- Ülkenin kuzey insanına göre daha sıcak kanlı, daha canayakın nsanların yaşadığı bir şehir.
- Vezüv bağlarının şarapları, Sorrento bölgesinin limoncello'su (limon likörü), napoliten şarkıları ve pizzası ile övünen şehir.
- Hüzünlü Pompei'nin ev sahibi şehir
-Trattoria önerisi: "Da Napoli la New York". Limana yakın tarafta Via Agustina yolunda ilerlerkensağa dönen ilk yoldan inince yine sağa dönen 2. sokakta. Çok küçük sapa bir sokak üzerinde.
- Sırtını begomvillerle ve limon ağaçlarının süslediği bahçelerin bulunduğu tepeye dayamış Santa Lucia'da, kulağımda Pavarotti'den "Santa Lucia" ezgileri, dolunayın denizle dansını izlemek unutulmayacak bir anı olabilirdi....