LA’deki son günümüzde “Grand LA Tour”
İki buçuk günlük Los Angeles gezimizin son günündeyiz. Bu akşam 19:15’te bizi San Francisco’ya götürecek uçağımız var. Havaalanına iki saate gidebildiğimizden yeterince erken otelden ayrılmamız gerekiyor. Elimizdeki kısa gün ile göremediğimiz yerleri en kolay yoldan bir tura katılarak görebiliriz diye düşünüp Bahadır otelin giriş esnasında verdiği broşürlere bakmayı öneriyor. Ancak turların büyük bölümü 09:30’da başladığından acele karar vermemiz lazım. Kahvaltının ardından broşürdeki tur programlarına hızlıca bakıyor ve beş buçuk saat sürecek olan Grand City Tour of LA’e katılma kararı alıp, yer olup olmadığı konusunda şansımızı deneyelim diyerek, bavulumuzu otelde emanate bırakıp 15 dakika yürüyerek tur kayıt noktasına gidiyoruz.
Turlar Grauman Çin Tiyatrosu önünden kalkıyor. Biletleme de orada. Yer var mı diye sorduruyorlar başka merkeze. Son dakika indirimi soruyorum ben de:) Yer var; kişibaşı da bu tur için en fazla 5$ indirim yapabiliyorlarmış. Tur 55$ ve pahalı ama LA’i bir ucundan ötekine gezdiriyor. Bu kadar sürede biz bunu yapamayacağımız için tura katılıyoruz. Bu tur Starline Tours adlı işletme tarafından yapılıyor. L.A Büyük Turu’ndaki duraklarımız şuralardan oluşuyordu:
HOLLYWOOD
Grauman’ın Çin Tiyatrosu: 200 ünlü yıldızın el ve ayak izlerine ev sahipliği yapan adı ve görüntüsü Çin ile alakalı olup ne kurucusu ne de işlevi Çin ile ilgili olmayan bir “sinema salonu”. Sid Grauman adlı şov dünyası insanı tarafından sırf insanlara çekici olsun da gelsinler diyerek Çin motifini kullanarak inşa etiği bir salon. Girişindeki yıldızların el ve ayak izlerinin başlangıç hikayesi pek bilinmiyormuş. Artık eski ve silinmekte olanları kaldıracaklarmış.
Kodak Tiyatrosu: Oscar/Akademi ödüllerinin 2011’de son kez verildiği verildiği salon/Avm. 2012’de iflas ettiğini duyuran Kodak firması lisans ücretini ödeyemediği için bundan böyle Dolby Theatre olarak anılacakmış. İflasla birlikte bundan sonra Oscar Törenlerinin nerede yapılacağı konuşulur olmuştu ve Staples Center yakınlarındaki Nokia Theatre ın bu husuta adı geçmiş ancak Kodak tiyatrosunun 20 yıl daha törenlerin mekanı olacağı ifade edilmiş.
Oscar töreni olduğu gün trafik de kapatılıyormuş, Kodak Tiyatrosu'ndaki dükkanlar da. 1 günlük bedel ödenerek. Yıldızlar geldiğinde limuzinlerden inerek kırmızı halıda durup poz verdikleri, hayranlarını selamladıktan sonra halı boyunca yürüdükleri yerin aslında bir AVM içinde bir salon olduğunu görmek ilginç oldu tabii:)
İçeride o salona çıkan merdivenlere doğru yürürken koridor boyunca sağlı sollu sıralanmış ışıklı sütunlarda her yıl Oscar ödülü alan filmlerin isimleri yazılı.
The Walk of Fame: 2400’den fazla ünlünün isminin yer aldığı Hollywood Bulvarı kaldırımlarındaki “yıldızlar geçidi”. 5 kategoride yıldızlar bulunuyor: sinema, TV, müzik, radio, tiyatro/ canlı performans. Bir yıldızın hangi kategoride bulunduğunu da yıldızın ortasındaki pirinçten amblem ifade ediyor.
Hollywood yazısı: Hollywood tepelerinde herbiri yaklaşık 16 mt yükseklikteki harflerden oluşan ikon işaret. Hollywood yazısının tarih sahnesine çıkışını, barındırdığı trajedileri, Hollywoodland iken Hollywood olma yolunda gelişim sürecini ve sonunda evrildiği noktanın muhteşem işlenmiş hikayesi için şu sayfayı baştan sona izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum: http://www.hollywoodsign.org/
BATI HOLLYWOOD
Sunset Bulvarı: Gece hayatı, ışıltılı otelleri, klüp ve restoranlarının bulunduğu semt
BEVERLY HILLS
Rodeo Drive: Paparazzilerin cirit attığı, ünlülerin ve hali vakti yerinde müşterilerin alışveriş yaptığı son derece şık ve astronomik fiyatlı mağazaların bulunduğu sokaklar bütünü. Bazı mağazalara randevu ile gidiliyormuş; bazılarında da 15.000$ dolar harcamanız lazımmış:)
HOLLYWOOD/ LOS ANGELES
Hollywood Bowl: Doğal bir kanyon içinde 18.000 kişilik devasa açıkhava konser mekanı. 1924’te yapılmış. Haziran ortasından Eylül sonuna hizmet veriyor. Sıra sıra koltukları olduğu gibi her bir koltuğu 100$ olan 4 koltuklu özel seyir kutucukları var. Bunlara box diyorlar. Bir koltuk alamıyorsunuz, tüm box için 4 koltugun da parasını odemek durumundasınız. Daha arka koltuklar 40$. Park yeri az olduğundan Bowl otobüs kaldırıyormuş konser olduğunda.
Miracle Mile: Pek çok müzeye ev sahipliği yapan bir bölge. Bölge Mucize Mil adını petrolden almış. Yer yer petrol sızıntıları tespit edilince 1920’lerde yapılaşma olmamış. Ve günün birinde birisi çıkmış ve bir bina inşa etmiş. İnsanlar bu kaygan zemin ve depremlere rağmen binanın sapasağlam durduğunu görünce bir mucize olduğunu düşünmüşler. Ve bu isim böyle kalmış.
La Brea Tar Pits: Bu Miracle Mile bölgesinde bulunan dünyanın çok ünlü fosil mekanı. Bölgedeki petrol kaynağına bağlı olarak fosilleşmiş pek çok hayvan fosili bulunmuş. Hayvanlar su sanıp bu petrol göletlerine geliyorlar ve bataklık gibi içeri çekilip kurtulamıyorlarmış. Aynı zamanda LACMA, Katran Müzesi gibi önemli müzelere ev sahipliği yapıyor.
L.A. County Museum of Art: Şikago’nun batısında en büyük ansiklopedik sanat müzesi
The Original Farmer’s Market: 1934’te kurulmuş, 100’ün üzerinde restoran, dükkan ve manavı barındıran Los Angeles’in en eski çiftçi pazarı (hafta içi 09-21, Ctesi 09-20, Pazar 10-19 saatleri arası)
GROVE: Farmer’s market’in hemen arkasında şık bir mağaza ve restoran “köyü” (Meraklısına: Çok katlı Cheesecake Factory var!)
Melrose Avenue: LA’in şık ve modern alışveriş merkezlerinden…bir zamanlar bu isimle bir dizi de oynardı..
CBS Television: American Idol, Yalan Rüzgarı gibi programların çekildiği kanal Paramount Stüdyoları
DOWNTOWN LA
Olvera Street: Los Angeles’in Hispanik halk tarafından kurulduğu ilk yer.
Çin Mahallesi: Amerika’nın ilk modern Çin Mahallesi
Staples Center: LA Lakers basketbol takımının evi ve konser merkezi. Öyle iyi tasarlanmış ki, bir hockey maçı oynanıp ardından basketbol oynanabiliyormuş.
LA Live: Staples Center’ın hemen bitişiğinde bir eğlence merkezi. Emmy Ödül törenine ev sahipliği yapar Walt Disney Hall: Modern bir konser salonu binası
Hollywood 4 km’ye 5 km çapında bir alana yayılmış. 1910 ‘larda oldukça mütevazı bir şekilde başlamış sahne hayatına:) Özellikle güneşli gün sayısının fazla olması ve hava koşullarının iyi olması sebebi ile film çekimleri artarak burada yapılmaya devam etmiş.
Saat 15:15’te bizi otele yakın bir yerde indiriyorlar. Union Station’a metro ile gidecek oradan da Flyaway otobüslerine binerek havaalanına varacağız. Koştursak da 16:00 otobüsünü gözümüzün önünde kaçırmış oluyoruz. 16:30’da hareket edecek olan otobüsü yarım saat beklemek durumunda kalıyoruz. Trafik yükünü almış ancak LA’de carpool denen bir uygulama var; birden fazla yolcu taşıyan araçlar ve otobüsler için ayrılmış belli şeritler var. Çok yolculu araçlar bu özel şeritleri kullanarak trafik sıkışıklığından kurtarıyorlar. Tabii “carpool” aslında insanların tek yolculu araç kullanımının önüne geçerek trafiği azaltmak amacı ile uygulanıyor. Otobüs de bu özel şeritleri kullanarak 45 dakikada alana vardı. 17.15’te terminalimizdeydik. Southwest Havayolu ile bir buçuk saat sürecek bir yolculuk yapacağız. İnsanı 3 boyutlu etli butlu gösteren x-rayler , bavulların gazodası gibi ayrı bir yerlerden x-raylere girmesi gibi güvenlik kontrollerinden geçip akşam yemeği atıştırması yapıyoruz.
Southwest havayolları ile uçuş dolmuş misali oluyor Bahadır’ın deyimi ile. Oturacağımız yerin numarasını ararken boarding pass üzerinde, uçağa binen istediği gibi yere oturuyor. Tabii bunu uçağın ortasına geldiğimizde anlıyoruz ancak.
San Francisco’ya akşam ışıkları ile indik. Vakitli bir iniş ardından bavulumuzu alıp bizi şehir merkezine götürecek banliyö- şehir merkezi arası çalışan BART trenine biniyoruz. 21:10 ‘da bindiğimiz tren yaklaşık yarım saat sonra bizi Powell durağına getiriyor. Ancak oradan sonra da otele yirmi dakika yürüyoruz.
İlk izlenim: “beğendik”. Daha bir tanıdık geldi nedense. Aklımda çocukluğumun tek kanallı siyah –beyaz tv döneminde yayınlanan, Karl Malden ve genç Michael Douglas’ın oynadığı “San Francisco Sokakları” adlı çok sevdiğim dizinin VTR görüntüleri, diziden bölük pörçük bir şeyler hatırlama çabaları nafile…
Otel seçimimiz çok zor oldu. İnternet sitelerinde yazan yorumlarda San Francisco’nun genelinde gündüz de gece de güvenlik sorunu yaşandığına ve en güvenilir civarın da Çin mahallesi olduğuna dair bilgiler okumuştuk. Tabii bir de fiyat kriteri vardı. Oteli bu doğrultuda seçtik.
Otel Astoria, Çin Mahallesi’nin çok popüler Market Street tarafındaki süslü giriş kapısının yanında. Ama adına bakıp Waldorf Astoria sanmayın:D İnanılmaz eski bir bina. Sanıyoruz ki Çinlilerin iş bulma ümidi ile yoğun olarak geldikleri Gold Rush itibariyle olmasa bile sonraki göç dönemlerinde inşa edilmiş olmalı. Genelde otel bulmak ve oda tutmak için kullandığımız Booking.com’daki uygun fiyatlı otelleri ve odaları kaçırınca Venere.com’da kalan son odayı rezerve edivermiştik. Eskiliği bir yana pek temiz değildi ve bu gözlemimi değiştirecek bir girişimde bulunulmadı. Girişte de konaklama ücretini tüm süre boyunca çekmişlerdi. Ne var ki otel fiyatlarının çok pahalı olduğu bu şehirde çok uygun fiyatlı ve çok merkezi konumlanmış bir oteldi. Kaldı ki, ne başka yer arayacak vaktim, ne de kredi kartındaki iptal ile uğraşacak halim vardı. Bahadır’ın derdi yok ama ben huylana huylana ilk geceyi geçirdim.