Londra

 

British Museum-II

15.02.2003 Cumartesi, 7. Gün

Bu, Bahadır’ın Londra’yı ilk ziyareti değildi ama hiç haftasonu geçirememiş olduğundan müzeleri gezememiş. Dolayısı ile bugün için birlikte British Museum’u gezmeyi planladık.

British Museum, İngiltere’nin en büyük, dünyanın da en eski müzelerindenmiş. Büyük olduğu oranda da zengin bir kolleksiyona sahip. Bu sebepten de bir gün yetmiyor. Ertesi gün, Pazar günü, devam etmek üzere gezimize başladık. Değişik medeniyetlere ait-Orta Asya, Anadolu, Avrupa topraklarında- tarih öncesi çağlar, Britanya tarihi, Yunan, Roma, Çin ve Mısır bölümlerini gezdik.

Ana girişten girince Asur kalıntılarından, M.Ö. 9.yy da Kraliyet saraylarını koruyan, dev boyutlarda, insan başlı kanatlı aslanlar karşılıyor ziyaretçileri. Hala o kadar sağlamlar ki. Hemen ardından çeşitli av sahnelerinin ve savaşların anlatıldığı rölyefler film şeridi gibi akıyor duvarlar boyunca karşılıklı.

Daha sonra “Mısır” başlıyor. Heykelleri ve mumyaları, “sarcophagus”ları ile en dikkat çekici bölümlerdendi. Mumya kediler bile bulunmuş...boy boy... Müze sadece bu eserleri sergilemekle kalmıyor aynı zamanda bunlar ile ilgili bilgileri de yazıyorlar eserlerin yanlarına. Bunun ötesinde, örneğin mumyalar kısmında duvarlarda mumyalama işleminin nasıl gerçekleştirildiğine dair detaylı bilgiler de verilmiş.

Klasik Yunan ve Roma tarihinin sergilendiği kısımda da Acropolis’te Parthenon duvarlarından 19.yy başlarında sökülmüş “Elgin Marbles” var.

Halikarnas kalıntılarını çok istememize rağmen, saat sebebi ile göremedik. Daha doğrusu kısmen görebildik. Mozaiklerine kadar toplamışlar. Pazar gününe sakladığımız bir bölüm.

Roma dönemi, Bronz çağı bölümlerinde de yine adı duyulmuş kalıntılar sergileniyor. 28 parçadan oluşan gümüş yemek takımı, Mildenhall Hazinesi, gerçekten çok güzel. Adını ilk burayı gezerken duydum. M.Ö. 900-100 yıllarından kalma olduğu tespit edilmiş. Üzerinde pagan tanrılar ve festivalleri anlatılıyor. Çok nazik işlenmiş.

Bu kısımda özellikle Thames nehrinden çıkartılmış bir çok eşya sergileniyor. Nehirden çıkartılmış olan pek çok eser neredeyse tamamen çürümüş ya da çok zarar görmüş. Battersea Kalkanı ve Waterloo Miğferi bunlardan sadece iki örnek. Bu kısımda M.Ö.’ye ait bol miktarda asker kıyafet ve aksesuarı sergileniyor. Bunların dışında kadın ve erkekler için takılar , çanak-çömlek ve çeşit çeşit para da sergileniyor. İngilizlerin çok önem verdikleri bir de Sutton Hoo kalıntıları var. Bu kısım, Suffolk’ta M.S 620 lerde batmış bir Anglo-Saxon gemiye ait kalıntılardan oluşuyor. Çok fazla bir şey yok ama fazla bilgi olmayışından ne bulunmuşsa önem arzediyor.



Ahşap, çürümüş bir gemiden arda kalanlar Sutton Hoo Gömüsü olarak isimlendirilmiş. Gömü olması da şüpheli çünkü bedene rastlanmamış. M.S.620-30. Neye, kime dair olduğu esrarını koruyor.
battersea kalkani
Battersea Kalkanı;M.Ö. 350-50; Thames Nehrinde, Battersea Köprüsü yakınlarında bulunmuş.

Horned helmet/boynulu kask
boynuzlu miğfer (horned helmet) M.Ö. 150-50;  Thames Nehri'nde Waterloo Köprüsü yakınlarında bulunmuş

 

Sergilerin en zayıf bölümünün Amerika kıtası kısmı olduğunu düşünüyorum; eser sayısı bakımından tabii ki..

Müzeyi Cumartesi günü gezdik gezmesine de o günü ilginç kılan başka bir olay da vardı. Bugün, Amerika’nın Irak’a karşı savaş açma girişimine karşı “Savaşa Hayır” adlı protesto yürüyüşü vardı. Daha da ilginç olanı bu yürüyüş için dünya çapında değişik şehirlerin örgütlenmiş olmasıydı. Aynı gün Atina, İstanbul, Londra,.....halkları savaşa hayır diyorlardı.Sabah müzeye gelirken bu yürüyüş başlamıştı. Öğlen çıktığımızda ise artan katılımcı sayısı ile birlikte hala sürmekteydi. Londra’da olay çıkmamıştı.

Totenham Court üzerindeki Burger King’de bir şeyler yedikten sonra saat 16.30’da müzeden çıkmak üzere tekrar oraya geri dönmüş ve geziye devam etmiştik.

Müzeden çıktıktan sonra, benim bir önceki gün gelişimde gördüğüm resim mağazalarını Bahadır’a göstermek için aynı sokağa girdik. Amaç salonumuza bir resim bulmak. Ama o mağazalarda göremedik. Sonra bir dükkanda Buffy’nin posterini görünce girip Lord Of the Rings posteri var mı diye sorduk. Elemanlar “burada yok ama ‘Forbidden Planet’ adlı mağazada bulabilirsiniz” dediler ve yerini tarif ettiler. Onca yorgunluğa rağmen “ha geldik” diye diye nihayet bulduk. Hayli ilginç bir mağaza; ünlü fantazi roman kahramanlarının maketleri, silahları, kitapları, posterleri, dergileri, vs vs var burada. Bahadır çıkmak istemedi haliyleJ uzun süre kaldık mağazada. Bahadır burada 5 poster beğendi ve bir dahaki gelişi için yeri “aklının br köşesine not etti”.

Hem ısınmak için hem de değişiklik olsun diye Starbucks Coffee’ye oturduk. Çok kalabalıktı. Bir de münasebetsiz bir koku hissedince ortamı boşaltanlara katılıp oradan kalktık. Yakınlardaki Boots’tan fotoğraf filmi aldık. Sanisbury’ye uğradık, sandviç baktık bulamadık. Paddington’daki Sanisbury’den akşam yemeği için tavuklu sandviç ve salata+makarna aldık