National Gallery, Knightsbridge
Bugün yine müze günü: National Gallery. Müze Trafalgar meydanında. Her müzesi gibi Londra’nın bu müzesi de çok büyük. Avrupalı ressamların 2000’in üzerinde resimleri sergileniyor. 13. yüzyıl ortalarından 20.yy'a kadar yapılmış eserler tarih sırasına göre yerleştirilmiş. Dolayısı ile seçici olup gezmek de kolaylaşıyor.
Sainsbury
Kanadı-1250-1500'ler Van Eyck Pierro Della Francesca Boticelli Leonardo Da Vinci Raphael |
Batı
kanadı-1500-1600'ler Titian Cranach Michelangelo Holbein Bronzino |
Kuzey
Kanadı-1600-1700'ler Rubens Van Dyck Caravaggio Rembrandt Vermeer |
Doğu Kanadı-1700-1900'ler Gainsborogh Constable Monet Cezanne Van Gogh |
Bu müzeden çıktıktan sonra adını bol bol duyup da bilmediğimiz Harrods mağazasına uğradım, Knightsbridge durağında. Harrods da turistik bir atraksiyon olmuş. Bir şeyler alsın almasın her turistin uğrak yeri. Alışveriş yapmayacağımdan içeriye girmemin zaman kaybı olacağını düşündüm.
Harrods’ın bulunduğu bu semt Kadıköy’ü ya da Bağdat Caddesini andırıyor. Karşılıklı mağazalar, genelde giyim üzerine. Oxford’a göre daha sıkışık, daha dar. Ama Londra’nın her yeri gibi hareketli. Bir mağazanın vitrininde inanılmaz indirimlere rastladım. Merakla girdim içeri, kıyafetlere bakarken iki kızın Türkçe konuştuklarını duydum. “Burada mı çalışıyorsunuz" diye sorarken giysilerdeki etiketlerin de Türk markalar olduğunu farkettim. Ayaküstü konuştuk birisiyle. Memnundu hayatından... o pahalılıkta nasıl yaşıyor kim bilir diye konuştuk Bahadır’la sonradan. Hiçbir şey beğenmeyince çıktım mağazadan. Biraz ileride Accesorize adlı zincir mağazadan küpelerini aldığım takımın bir de kolyesini bulup aldım. Ve dönüş yoluna koyuldum.