Vİyana

 Neue Rathaus -Belediye

Schönbrunn Sarayı / Sanat Tarihi Müzesi

01.01.2005 Cumartesi, 3. gün Schönbrunn Sarayı, Sanat Tarihi Müzesi

01 Ocak'ta açık olduğunu bildiğimiz ve tarih itibariyle bir nebze de olsa kalabalığın az olacağını düşündüğümüz Schönbrunn Sarayı'nı gezeceğiz ilk olarak.

Sarayın arazisi 1569 yılında Habsburg Hanedanına geçmiş. O vakitler burası eğlence amaçlı, oyun, gezi park alanı ve hayvan üretme çiftliği olarak kullanılıyormuş. İmparator Matthias bu arazide avlanırken tesadüfen bir "güzel çeşme" bulur ve sarayın adını buradan aldığı anlatılmaktadır [Schönbrunn (schöner Brunnen ) güzel çeşme anlamına gelen bir isim]

Daha önce de değindiğim gibi 1695 yılında yapımına başlanmış, 18. yy boyunca ilaveler yapılmış bu saray Habsburg'ların yazlık olarak kullandıkları, UNESCO'nun da Dünya Mirası listesine aldığı bir saray. Aslında Versailles Sarayı'na rakip olarak yaptırılmış. Ne var ki iki sarayın havası birbirinden çok farklı. Vesailles daha bir ağır, daha bir aristokrat, daha kreması gereğinden fazla bir pasta gibi. Schönbrunn ise daha mütavazı, daha olgun, daha "ev" hissi veriyor. Şunu da belirtmek boynumuzun borcudur; Schönbrunn Avrupa'nın en iyi Barok yapılarındanmış. Ancak içi de ağırlıklı olarak Rokoko stili dekore edilmiş; duvar ve tavanlarda beyaz ahşap paneller kullanılmış, bunlar altın yaldız çerçeveler ile belirginleştirilip içleri değişik şekillerde işlenmiş. Dev, kristal avizeler ile salonların zengin görüntüsü pekiştirilmiş. Her bir odanın iç köşelerinden birinde tavana yaklaşır yüksekikte beyaz porselen sobalar kullanılmış; tavana doğru yükselirken sivrilecek şekilde. Gezerken tavanındaki işlemelerden gözlerimizi alamadığımız muhteşem Aynalı Salon'da Mozart daha çocukken bir konser vermiş. Maria Theresa'nın gizli görüşmeler için kullandığı "Round Chinese Room"da tahmin edebileceğiniz üzere Çin dekorasyonu hakim; yine cilalı beyaz ahşap altın çerçeveler ile süslenmiş. Büyük Galeri'de Viyana'nın ileri gelenlerine balolar verilmiş. Nefti yeşile bakan lacivertimsi "Blue Chinese Room" da sedefli ahşap işçiliği, Çin motifleri, gündelik hayatından sahneler kullanılmış. Kasvetli bir havanın da hüküm sürdüğü bu odada aynı zamanda son Habsburg İmparatoru 1918 yılında tahttan çekildiğini bildirmiş. Pers minyatürleri ile süslenmiş gül ağacından paneller ile dekore edilmiş "milyon odası (millionen zimmer)"olarak adını çevirebileceğim odanın kelimelere dökülmesi mümkün değil. Napolyon'un Maria Louisa'dan olan oğlunun sürgün olarak kaldığı ve çıkartılmadığı odası, porselen odası, Franz Joseph ve eşi Sisi'nin odaları, Sisi'nin kayınvalidesi Sophie'nin odası.   

Bu sarayı saray yapanın İmparatoriçe Maria Theresa olduğu söyleniyor (1750lerde).Doğal olarak onun izine rastlamanız kaçınılmaz. Kızı Marie Antoinette bu sarayda büyümüş. 

1805'te Napolyon Austerlitz'de ve yine 1809 'da Avusturya'ya karşı zafer kazanınca, yendiği Avusturya İmparator Franz I'in kızı Maria-Louisa ile evlenip bu sarayı mesken tutuyor. 

Sisi'nin eşi Franz Joseph 1830 'da bu sarayda doğmuş ve yetiştirilmiş. 

Kış olduğu için bahçesinde övgüye değer bir şey yoktu, ama bahar /yaz aylarında bahçelerinin çok güzel olduğuna eminim. Bahçelerinden ötesinde, saray ile karşı karşıya olan ancak bir tepe üzerine yerleştirilmiş Gloriette de yakından görülmeye değer. 

"Audioguide"'ın müze giriş fiyatına dahil olduğu bu sarayı 4 seçenek ile gezebiliyorsunuz:


1- Imperial Tur: 35 dakika süreli, 22 odanın ziyaret edilmesinden oluşuyor.
2- Grand Tour: 50 dakika süreli, 40 odanın ziyaret edilmesinden oluşuyor.
3- Klasik Paso (5 Atraksiyon): Grand Tour Paketi+ Privy Garden+ Gloriettte Panorama Terrace + Labirent+ Schöbrunn Fırını
4- Altın Paso (9 Atraksiyon): Classic Pass programına ilave olarak Schönbrunn Hayvanat bahçesi, Carriage Museum ve Schönbrunn alanında bulunan diğer bölümlerden oluşan bir paket.

Biz elbette Grand Tour'u seçtik. Emekli Amerikalı turistler kadar bol vaktimiz yoktu.

Schönbrunn'un arka bahçesi. Tepe üzerinde Gloriette

 

Öğlende, 3. günümüzde hala yiyemediğimiz meşhur Viyana Schnitzel'ini deneyecektik. Bunun için de "bari gittiğimize değsin" diyerek Hürriyet Gazetesi'nde sadece 1 hafta önce Mehmet Yaşin'in köşesinde okuduğumuz ve kendisinin epey tavsiye ettiği Figlmüller'i restoran olarak seçtik. İçeride yer yok diye çıkmak üzereyken kıyıda köşede bir masada oturanlar kalktı, biz de öyle oturabildik. Mekan dolup dolup taşıyordu. Hakikaten geniş düz bir tabaktan taşan büyüklükte geliyor schnitzel. Kuru olmasın diye bir de büyük salata alalım dedik. Tam 4 kişilik bir salata geldi. Siz giderseniz küçük salatalardan alın; dost tavsiyesi:)  

Sanat Müzesi (Kuntshistoriches Museum)

Öğleden sonraki durağımız Imparatoriçe Maria Theresa'dan adını alan (ve kendisinin tıpkı Buckingham Sarayı önündeki Kraliçe Victoria heykeline benzeyen heykeline de ev sahipliği yapan) meydandaki Sanat Müzesi'nin (Kuntshistoriches Museum) ana binası (http://www.khm.at/homeE/homeE.html). Müzenin şanssızlığı bizim çok yorgun olmamızdı. Bizim şanssızlığımız ise, görmeyi çok istememize rağmen Yunan ve Roma Bölümü'nün kapalı olması ve hemen hiç bir kapalı müze içerisinde flaşlı resim çekilmesine izin verilmeyişiydi. (Bu arada belirtmeden edemeyeceğim; müzenin girişindeki geniş holde bile ışıklarla süslenmiş dev bir çam ağacı vardı). Müze, Mısır ve Yakın Doğu Koleksiyonu, Yunan ve Roma Koleksiyonu (ki biz gezerken onarımdaydı), Heykel ve Dekoratif Sanatlar (kapalı idi), Resim galerisi, Para Koleksiyonu gibi bölümlere ev sahipliği yapıyor. Ancak biz sadece Mısır ve Yakın Doğu kısmı ile ilgilinebildik. Meraklısı için resim galerisi fena görünmüyordu, ama bana göre değil doğrusu. Müze binasının kendisi bence başlı başına bir koleksiyon. Sırf binası için bile gezilebilir, tabii bunun için 10 € ödemek isterseniz....Örneğin Mısır bölümünü öyle güzel dekore etmişler ki, büyülenmemek, o zamanları yaşamamak elde değil. Dev tapınak sütunları, piramitlerdeki gibi dev duvar tasvirleri, sarcophagusların, tılsımlar, büyüler, muskaların ve irili ufaklı objelerin arasında gezerken Mısır'ın gizemine kaptırıyor insan kendini. Şunu da belirteyim ki pek çok müzede olduğu üzere burada da bazı değerli eserlerin aslına çok benzeyen kopyaları teşhirde. Yani insan ağzı bir karış hayranlıkla baktığı nesnenin aslında kopya olduğunu sonradan öğrenebiliyor:) 

Bu müzenin hemen karşısında ikizi gibi duran tarihi bina da aslında Doğal Tarih Müzesi. Ancak bu müze, seyahatimizin başından beri hiç mi hiç ilgimizi çekmedi doğrusu. Dinozor iskeletleri, kuş, börtü böcek örneklerini görmemizi mümkün kılacak kadar bol vaktimiz yoktu. 

Ancak, ilk gün panoramik şehir turunda uzaktan ışıklarını görüp daha çok bir kiliseye benzetttiğimiz, 1872-1883 yılları arasında Neo-Gothic mimari ile inşa edilmiş Belediye Binası'nı (Neues Rathaus) kaçırmak istemedik.Kendi ışıkları yetmiyor gibi bir de giriş kapısının önüne diktikleri noel ağacının ışkları binayı başka bir cazibe merkezi yapıyordu. 1853'te Franz Joseph'in bir suikastten kurtulmuş olmasının anısına yaptırılan Votiv Kilisesi'ni de dışarıdan gördük.