Asos ve Sokakağzı (Polymedium):henüz dokunulmamış antik kent...
Altınoluk’tan ayrılış. Hedefimiz Assos. Önce Kadırga Koyu’ndaki otellere yönlendirdi bizi tabelalar. Birbirinden de tok satıcı otellerle görüştük. Eden Beach yüksek fiyat verdi. Haftasonuna denk gelmiş olmamızdan kaynaklanıyordu sanıyorum. Bir de yüksek sezondu tabii. Dolaştık, en dipte bir otel daha vardı. Yer varmış ama o da 1 geceliğine vermedi! Biz de kızdık, tekrar yola koyulduk.
Kadırga Koyu'nda konaklayamayınca arayışımıza devam ettik. Gezi notlarımızda adı geçen –henüz kazı çalışması yapılmamış- POLYMEDIUM antik kenti yakınlarında- sakin ve ekonomik kumsalı (Koyunevi Köyü/Sokakağzı Sahili) bulalım diye direnirken Assos Behramkale sapağını görüp ani bir dönüş yaptık. Şu an dile kolay, tozu dumana kattığımız bir yolda hayli mesafe katettik. Yol bizi kuş uçmaz kervan geçmez, çevresi kurak bir başka yola çekti. Şimdi tam bir tepedeydik. Çok güzel histi doğrusu. Nihayet köy edalı bir yerleşim birimine vardık. Meğer Behramkale köyü imiş burası.Biraz daha ilerleyince, yanyana iki arabanın geçemeyeceği kadar dapdaracık yolları olan şirin mi şirin bir köye geldik. Taş evler çok özenli (sanki sergiye çıkmış tasarımlar gibi) düzgündü, en azından yol üzerindekiler. Evlerin gölgesinden geçerken öğlen güneşinden bir an olsun sakınabilmiş olmak hoşumuza gitmişti. Aslında durup biraz etrafı gezmek istemiştik ama yol buna müsait değildi. Belki de biz bilemedik durulacak yerleri.
Belki Assos'ta (şimdiki adı ile Behramkale) daha uygun bir otel buluruz diye düşünüyorduk. Yol götürdüğü kadar gidelim dedik. En sonunda uzaktan Athena Tapınağının sütunlarını gördük. Bu tapınak denizden 238 metre yükseklikteymiş. Fakat o güneşin altına o saatte çıkmayı göze alamadığımız için arabadan inmek istemedik. Daha sonra geri dönüş yolunda aşağı inen bir yol gördük. Bu civarda kalacak da yer arıyoruz ya. Hadi bakalım ne varmış, dedik. Açıkcası ben çok şaşırdım. Sanki çölden vahaya inmiştik. Yine dar mı dar sokaklar arasında küçük bir iskele, denize sıfır restoranlar. Meraklı bakışlarla yerel halk... Yol başka yerden yukarı doğru, sanıyorum otellerin olduğu tarafa doğru, uzanıyordu. Ama o daracık yollarda bir de otobüslerle karşılaşmak beni ürkütünce geri dönelim dedim. Gördüğüm kadarı ile Assos çok güzel, fazla patırtıdan da uzak bir yöre.
Assos antik çağların eğitim / öğretim merkeziymiş. Eflatun'un öğrencisi Aristo davet üzerine Assos'a gelmiş, 3 yıl burada yaşamış ve bu sürede bir felsefe okulu kurarak öğrenciler yetiştirmiş. Ayrıca da zooloji, biyoloji ve botanik üzerine ilk çalışmalarına başlamış. ...Şimdi ise sadece bu gerçeğin nimetlerinden faidelenen bir turizm beldesi olmuş çıkmış.
Buradan da vazgeçtik. Onca yolu geri dönüp Polymedium için zorladık şansımızı. Bu arada benzin de bitmek üzere! Tabela da yok görünürde.
Gide gide nihayet Koyunevi Köyü – Sokakağzı Sahili’ne vardık. Fethiye taraflarındaki Ekincik gibi küçük, sakin bir koy. Ama burası kumsal. Deniz harika. Deniz Ege’de kuzeye çıktıkça daha da güzelleşiyor sanki. Kalabalık da yok. Bilenin gittiği yörelerden. Sıra sıra motel ve pansiyonlar var. Dolu çekenler bile var. Biz de bir aile işletmesi olan İmbada Motel’de 2 gece kaldık. Yarım Pansiyon. Tam kapasite çalışmadığı için ailenin çekip çevirmesi yetiyor. Yemekler ve kahvaltı bizzat aile tarafından hazırlanıp sunuluyor. Ev yemekleri gibi. Burada kalışımızla ilgili problem, klima olmayışı, aksi gibi odanın çatı katı olması ve ahşap malzemeden oluşması ve bunlarla birlikte sivrisinek bolluğu idi. Bu bize biraz çektirdi doğrusu. Bunlar haricinde her şey çok güzeldi.
17/08/2003,Pazar, 9.gün
POLYMEDIUM.......denizin ve kumsalın keyfi... “Kıskananlar Çatlasın” bile ısmarladı eşim....:)