Dağarcık
Tur sayfasından alıntıdır: "Türkiye'nin tek subtropikal yağmur ve sis ormanları habitatları, eko sistemleri, 2500 bitki çeşidi, 250 kuş çeşidi, nadir yaban hayatı, alpin çayırları, buzul gölleri, buzulları, akarsuları, muhteşem milli parkları ve 3937 metrelik Kaçkar zirvesi ile Doğu Karadeniz, dünyanın korumada öncelikli 200 bölgesinden biri ilan edilmiştir."
Tüm gün yürüyüş gerektiren bir tur.
Yüksek koruma faktörlü güneş kremi olmadan giden esmer tenler bile ayvayı yer. Katıldığımız turun kendi sayfasında da belirttiği üzere, yüksek irtifalar genelde bulut seviyesinin üstünde olmak anlamına geliyor. "Yani bu turda yağmurluğunuzu kullanma ihtimaliniz güneş kremi ihtimalinden çok daha azdır".
Gittiğimiz her yerde herkes birbirini tanıyor, herkes birbirine akraba.
Şavşat’ta hayvancılık daha yaygın. Tarlacılık yok ama bahçecilik var. Macahel’de tarla var , hayvan yok. Macahel’in yüksekliği en alçak 300 mt., en yüksek 1000 metre.
Artvin’in köylerinde halk parasını toplayıp kendi yolunu kendisi açtırtırmış.
Gürcüler kendi aralarında Gürcüce konuşuyorlar.
2005’e kadar bu yörede doğanlar dışında Macahel’e kimse giremezmiş. 2005’ten itibaren de iki şekilde olabiliyormuş giriş: TC vatandaşları girebiliyor ama jandarma noktasında kimliklerimizi kayıt altına alıyorlar. Bir de başka ülke tabiyeti olanlar öyle ülkemde herhangi bir yeri gezer gibi giremiyor; özel izinle girebiliyorlar- sınır bölgesi diye.
1930’larda yapılan referandum sonucu 6 köy Türkiye’de, 12 köy de Gürcistan’da kalmayı seçiyor. İlginç değil mi?
Koruma altında olduğundan evler ancak doğal yapıya uygun inşa ediliyor. Yani bildiğin ahşaptan. Ama verniksiz. İçinde her şey doğal. Yatak, döşek, koltuk, dolap, çekmece; hepsi ağaç, sanki duvarların bir uzantısı gibi. Yollar toprak, her yer doğa. Her şey doğal.
Öğreniyoruz ki, herhangi birinin gelip ev yapması çok mümkün değil. Her yer sahipliymiş. Kimse yabancıya yer vermez ev yapsın diye diyorlar.
Son kaldığımız pansiyonda banyo kazanlı (merkezi:) ) ve suyumuz odunla ısınıyor. Mutfakta yemekler kuzinede pişiyor. İçtiğimiz su dağlardan geliyor. Her yürüdüğümüz rotada gürül gürül akan dağ sularından içiyoruz.
Buz gibi göl sularında yüzme molalarında cesaret edebilen yüzüyor.
Mısırlar kendi yerli tohumlarından yetişiriliyor. Amerika’nın ve sair ülkelerin GDO’lu tohumları girmemiş; umarım giremez de!
6 ay karlarla kaplı. Çoğu zaman gazeteler bile haber olur; Gürcistan ve Türkiye arasındaki özel bir protokol ile karda hasta olup acil hastaneye gitmesi gerekenler Gürcistan üzerinden götürülebiliyormuş.
Biyosfer rezervi en yüksek olan sayılı bölgelerden.
Her yer ceviz ağazı. Ama her yerde var. Cevizin kendiliğinden bittiği yerler.
Fikret Yavuz; Fikret Abi; kaptan şöförümüz. Nam-ı diğer, Fiko. Boyu kriterlerden 2 cm kısa diye askere almamışlar. 42 yaşında; hayat, enerji dolu. Oğlu Ömer 15 yaşında; tüm gezi boyunca bize yardımcı oldu.
Fiko’dan inciler: “ Bende yalan ve hilaf olmaz”, “Yiter kardeşiim, yiteer!”