Minotauros'un Ülkesinde
Minos Girit'inin Sonu
Girit bugün bile bütün sırlarını açığa vurmuş değil; belki ileride yapılacak kazılarla bir gün bu sır perdesi kalkacaktır. Yalnız kesin olarak bilinen bir şey varsa o da bu uygarlığın, Avrupa'nın ilk büyük uygarlığının Milattan önce XIV. yüzyılın başlarında birdenbire yokolduğudur. Büyük bir titizlikle ve çoğu zaman stratigrafi yöntemleriyle yürütülen kazılar, Knosos sarayının zaman zaman yer sarsıntılarından büyük ölçüde zarar görmüş olduğunu ortaya koydu. Fakat, son felâket, gerçekten tüyler ürpertecek kadar korkunçtu: Girit'in kuzeyindeki Kyklades takımadalarından biri olan Thera adasındaki yanardağ patlamış, bu korkunç patlamayı, Girit saraylarını yerle bir eden çok şiddetli bir deprem izlemişti. Yanardağın külleri ta Girit semalarına kadar bütün göğü karanlığa boğup yıkılan sarayların üstüne çökerken, aynı anda görülmedik bir deniz kabarması da Knossos'un limanı Amnisos'u sulara gömüyordu. Neye uğradıklarını şaşıran Giritliler, ören yerine dönen kentleri terkedip kırlara kaçtılar. Sanıldığına göre, Yunanistan'dan gelen Mykenai halkı bu fırsattan yararlanarak adayı istila etti ve Knossos'a sahip çıktı. O muhteşem saray bir daha hiç onarılmadı.
Girit saraylarının yıkılışı gerçekten mahşer gününü andırıyordu: dev bir dalga bütün kıyı kentlerini bir anda sulara gömmüştü.
Labirent Efsanesinin İçyüzü
Minotauros ile labirent efsanesini nasıl açıklamalı? Bu boğa başlı canavar efsanesinin, kazılarda bulunan boğa resimlerine ve heykellerine bakılırsa, Girit'te çok ileri bir düzeye ulaşmış olan boğaya tapınma geleneğinin bîr uzantısı olduğu düşünülebilir. Labirente gelince, bu sözcüğün anlamı "baltalar sarayı" dır: Güneybatı Anadolu'daki Karia bölgesinde yaşamış, Giritlilerle pek çok ortak yönleri olan bir halkın konuştuğu Karia dilinde labrys'in "balta" anlamına geldiğini eski yazarlardan biliyoruz. Labirent diye anılan bu saray, kutsal boğa simgesiyle özdeşleştirilmiş bir silâh olan çift yüzlü balta tasvirlerinin bütün duvarlara kazılmış ya da madenlere oyulmuş olarak karşımıza çıktığı Knossos sarayından başka bir yer olamaz. Labirentin içindeki sayısız koridorlara gelince, çoğu hiçbir yere açılmayan uzun galerileriyle Knossos sarayının o karmaşık planı, efsanedeki labirent tanımına şaşılacak kadar uyar. Gene de bazı arkeologlar, bu labirenti, Girit dağlarında adım başı rastlanılan o derin mağaralardan birinde aramak gerektiğini savunurlar. Mağaraların içlerinde bulunan eşyalardan, özellikle iki koluna yılanlar dolanmış rahibe (veya tanrıça) heykelciklerinden anlaşıldığına göre, bu mağaralardan çoğu -en ünlüsü Lasithi dağı üzerindeki Psikro mağarasıdır- tapınma yeri olarak kullanılıyordu.